Merhaba bu blogta Sherlock Holmes filminden bahsedeceğiz. Bu film serisinin ilk filmidir ve başrol oyuncusu Robert Downey JR.(Sherlock Holmes) ve Jude Law (Dr. Watson) dır. tarafından 1854 yılında yaratılan ve dünyanın en çok bilinen kurgusal dedektifleri arasında yer alan Sherlock Holmes'den esinlenen film 2009'un Aralık ayında vizyona girdi. Yönetmenligini Guy Ritchie'nin yaptıgı filmin baş rollerinde Bafta veAltın Küre sahibi Robert Downey Jr. ve ünlü ingiliz oyuncu Jude Law yer alıyor. 90 milyon dolar bütçeyle çekilen film gişelerde büyük ilgi görmüş ve 524 milyon dolar hasılat elde etmiştir. 2011 yılında devam filmi olan Sherlock Holmes: Gölge Oyunları vizyona girmistir.Filmin Müziğini Hans Zimmer Ve Ramin Djawadi Bestelemişdir. Kounusu:Arthur Conan Doyle'un efsane dedektif karakteri Sherlock Holmes’ün modern tekniklerle hazırlanmış bu filminin konusu şöyle ilerliyor: Dövüş tekniklerini, efsanevi zekası gibi silah olarak kullanan Holmes ve ortağı Watson, yine şaşırtıcı biçimde zeka unsurları içeren bir senaryoda, ülkesini yokedebilecek bir tehlikeye karşı savaşma kararı alırlar. Holmes’un vazgeçilmez belalı aşkı Irene Adler de senaryo içinde yine boy gösteriyor.https://www.youtube.com/watch?v=Egcx63-FfTE bu link fragmana ait.
Bu filmde tek eğendiğim yer dövüş sahnesiydi.
Çünkü o kısım da Sherlock Holmes' in zekası boy gösteriyordu. Aslında ikinci filmi izlemeden önce çok beğenmiştim.https://www.youtube.com/watch?v=BGCMfprPJoA İkinci film bundan inanın çok daha güzel. Çünkü ikinci filmi daha atraksiyonlu. Şahsen ben dizisini tercih ediyorum ama o tercih meselesidir tabiki. Çünkü şuanı yani günümüzü yansıtıyor.Bu film hakkında yazıcak pek bir şey bulamıyorum. O yüzden kısa kesiyorum.Şimdiden izleyecekler için iyi seyirler dilerim.
Bu bu konu hakkındaki son bloğum olabilir. Film izlemek kültürü arttırır. Bu yüzden boş vakitlerinizde lütfen bolbol film izleyin derim.
Film Serileri
14 Kasım 2015 Cumartesi
Siyah Kuğu (Black Wiew)
Merhaba arkadaşlar. Bu blogta sizlere Siyah Kuğu (Black Wiew) filminden bahsedeceğim. Darren Aronofsky 'nin yönettiği, Natalie Portman, Vincent Cassel ve Mila Kunis'in oynadığı 2010 yapımı Amerikan psikolojik gerilim filmi.Hikâye, Tchakovsky'nin Kuğu Gölü bale gösterisi etrafında dönüyor.Gösterinin, masum Beyaz Kuğu ve şehvetli Siyah Kuğu rollerinin ikisini de canlandıracak bir balerine ihtiyacı vardır.Bir dansçı, Nina (Portman), Beyaz Kuğu için mükemmel bir seçim iken Lily (Kunis) ise Siyah Kuğu'nun kişiliğine sahiptir.Lilly ve Nina rekabete girdiğinde Nina kendisinin karanlık yanını keşfeder.
Gerçek bir yaşam öyküsününden alınan film, 1 Eylül 2010 tarihinde, 67. Venedik Uluslararası Film Festivali'nin açılış filmi olarak gösterildi.3 Aralık 2010 tarihinde sınırlı; 17 Aralık 2010 tarihinde ise ABD'de yurtçapında vizyona girmiştir.Türkiye'de ise 25 Şubat 2011 tarihnde vizyona girmiştir.
Natalie Portman bu flmiyle ilk Akademi Ödülü'nü almıştır. Bu filmin konusu:Nina Sayers (Natalie Portman) New York'ta prestijli bir bale okulunda genç bir dansçıdır.Nina, otoriter annesi Erica (Barbara Hershey) ile yaşamaktadır.
Bale okulu Kuğu Gölü eseri için hazırlanmaktadır. Yönetmen, Thomas Leroy (Vincent Cassel), yeni bir baş dansçı seçmek zorundadır.Bu dansçı; masum, kırılgan Beyaz Kuğu ve onun karanlık şehvetli, kötü ikizi olan Siyah Kuğu ile birlikte ikisini de canlandırabilmelidir. Nina, birkaç dansçıyla birlikte gösterinin bir bölümü için seçildi. Yönetmen Nina'yı Kuğu Kraliçesi yapmayı planlamıyordu. Nina rolü istemek için yönetmeni ziyaret ettiğinde, yönetmen sert teknikli dansının Beyaz Kuğu için uygun olduğu; ama Siyah Kuğu için gerekli olan tutkunun olmadığını söyler. Thomas zorla Nina'yı öpünce, Nina onu ısırır.Thomas Nina'daki potansiyeli görür ve ona rolü verir.
Nina, güçlü saplantılar ve ayrıntılı halüsinasyonlar içeren psikozlu semptonlar gösterir. Yedek dansçı Lily hakkında paranoyakça davranarak baş rolden uzaklaştırmaya karar verir. Bu arada Thomas, Nina'nın Siyah Kuğu için “soğuk” dansını gittikçe daha çok eleştirir ve mükemmeliyetçiliği bırakmasını; sadece Siyah Kuğu rolü için kendini kaybetmesini söyler.
Bir akşam Lily, Nina'nın kapısını çalar ve dışarı bir yerlere oturmak için davet eder. Nina başlarda karasızdır; ama annesiyle tartıştıktan sonra Lily'ye katılmaya karar verir. Gece boyunca, Lily çekingenliğini azaltması için Nina'ya hap önerir. Nina sadece bardaki erkeklere değil, Lily'ye de ilgi duymaya başlar. O gecenin geç saatlerinde, Nina evine Lily ile birlikte döner ve annesiyle yeniden kavga ederler. Lily ile birlikte odasına giderle ve annesinin girememesi için engel koyar. Lily, Nina'yı baştan çıkarır. Sonraki sabah, Nina yalnız uyanır ve provaya geç kalır. Yetişmek için acele eder. Stüdyoya girdiğinde, yokluğunda Lily'nin Kuğu Kraliçesi olarak dans ettiğini görür. Sinirli bir şekilde Lily'ye karşı koyar ve ona sabah neden uyandırmadığını sorar. Lily, Nina'ya geceyi barda tanıştığı bir erkekle geçirdiğini bildirir.
Bale gösterisinden bir gece önce, Nina güçlü halüsinasyonlar görmeye devam eder. Nina, gösteri gecesi uyanır, kilitli odasında annesiyle birlikte. Erica, bale okuluna telefon ettiğini, Nina'nın kendisini iyi hissetmediğini ve performansını sergileyemeyeceğini bildirdiğini söyler. Şiddetli bir kavgadan sonra Nina annesine karşı gelir ve evden çıkar. Nina gösteriye gittiğinde Thomas, annesinden gelen telefondan dolayı yerine Lily'nin çıkacağını söyler. Nina, Thomas'ı dinlemez. Lily'e ise oldukça kızgındır. Yine bir halisülasyon görür. Bu gördüklerinin en ağırıdır. Gördüklerinden sonra istemeden kendisini ayna parçası ile yaralar. Ve yaralı haliyle sahneye çıkar. Gösterinin son sahnesini oynadıktan ve perde kapandıktan sonra Nina'nın yaralı olduğu farkedilir. Fakat artık her şey için çok geçtir. Nina hayatını adadığı sahnede gözlerini hayata yumar.https://tr.wikipedia.org/wiki/Siyah_Ku%C4%9Fu
İsterseniz orijinal haline buradan ulaşabilirsiniz.
.https://www.youtube.com/watch?v=5jaI1XOB-bs izlemek isterseniz Youtube' den fragmanını izleyebilirsiniz.Üstteki linkidir.
Bu film de ben iki sahneyi çok beğendim. Birincisi en son kapanış kısmıydı. Çünkü içindeki karanlığı ortaya çıkardı ve sahnenin sonunda ölümle bitiyordu. İkincisi ise sahnenin ortasında kanatlarının çıktığı andır. Çünkü en son sahne ve kanatlarının çıktığı sahne de aşırı etkileyiciydi. Bu filmde her duyguyu görebilirsiniz. Hatta filmi anlatıcak şöyle bir resim var.
https://www.google.com.tr/search?q=siyah+.beyaz.&safe=strict&rlz=1C1GTPM_trTR523TR523&espv=2&biw=1366&bih=599&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0CAYQ_AUoAWoVChMI2O_V2cyQyQIVhBIsCh1-FAAW#safe=strict&tbm=isch&q=her+iyili%C4%9Fin+i%C3%A7inde+bir+k%C3%B6t%C3%BCl%C3%BCk+her+k%C3%B6t%C3%BCl%C3%BC%C4%9F%C3%BCn+i%C3%A7inde+bir+iyilik+vard%C4%B1r&imgrc=8h0g7PERDqAsQM%3A (Resmin linki.)
Bu film izlemeye değer bir film. Çünkü izlerken insanın aklına şöyle bir düşünce geliyor (Şahsen benim aklıma geldi.); Ne kadar iyi bir insan da olsa yinede içinde ki kötülüğü ortaya koyarsa tahmin bile edemeyeceğin kadar kötü olabilir. Ben şuna benzettim ; Harry Potter filmerinde Lord Woldemort vardı. En başlarında o da saf bir çocuk tu belki. Ama sonra içinden nefret çıktı. Adam öldürmek belki onun için hazdı. Ve ben buna benzetiyorum.
Şimdiden izleyeceklere iyi seyirler dilerim. Bir sonraki filmde Sherlock Holmes' i anlatacağım görüşmek üzere.
NOT: Filmin bazı kısımlarında şiddet var olabilir.
The Solist (Virtüöz)
NOT: Büyük ''i'' harfi olmuyor. Klavyede kaynaklı. Kusura bakmayın.
13 Kasım 2015 Cuma
Harry Porter ve Melez Prens
Tekrar merhaba. Bugün Harry Potter Ve Melez Prens filminden bahsedeceğim.
Bu film serinin 6. filmidir. Harry Potter serisinin en beğendiğim filmidir. Konusu Lord Voldemort Draco Malfoy'u Albus Dumbledore'u öldürmekle görevlendirmiştir. Eğer Draco beceremezse bunu Snape yapacaktır; bunu kendi evinde, Bellatrix'in yaptığı bozulmaz yeminde söylemektedir. Draco, ailesinin geçmişini öğrenir; babasının bir Ölüm Yiyen olduğunu, Voldemort'un en sadık yandaşlarından biri olduğunu ve bu görevin ailesinde soydan gelen bir gelenek olduğunu öğrenir. Harry, Melez Prens'in iksir kitabının yardımı ile bir ödül olarak kazandığı Felix Felicis, (Sıvı Şans), adlı iksiri içer ve Slughorn'dan hortkuluklar hakkındaki anısını alır. Bundan sonra Dumbledore hortkuluklar hakkındaki fikrinden emin olur ve bunları Harry'e anlatır. Harry, hortkulukları bulmak için kitabın sonuna doğru Dumbledore ile bir mağaraya gider. Sonunda Hortkuluk'un bulurlar ancak onu alabilmek için bir iksiri içmeleri gerekir. Dumbledore iksiri içer ve içtiği iksir yüzünden zayıf düşer. Harry madalyonu alır ve okula gitmelerini sağlar. Okula döndüklerinde üzerinde Kranlık İşareti gördükleri için hemen Astronomi Kulesi'ne giderler. Orada Dumbledore Harry'i dondurur ve o anda da Draco Malfoy ortaya çıkarak Dumbledore'un asasını uçurur. Diğer Ölüm Yiyenler de okula gelir ve Draco'yu, Dumbledor'u öldürmesi konusunda kışkırtırlar. O anda Snape gelir ve Avada Kedavra Laneti ile Dumbledore'u öldürür. Harry daha sonra bunun planlanmış bir şey olduğunu ve Dumbledore'un zaten öleceğini anlatacaktır. Melez Prens ise aslında Snape'tir. Fragmanını izlemekisteyenlere https://www.youtube.com/watch?v=ncqK4Bljf3ABu filimde en beğendiğim Belatrix Lesterange' nin Hagrid' in evini yakarken Severus ve Harry arasında geçenlerdi. Ve Harry yine birini kaybedecek. Aynı zamanda Ron' u son anda kurtarması, Malfoy'u neredeyse öldürecek olması, v.s. Ama film gerçekten güzel. Çünkü içinde dram da var, aşk ta var, hertürlü duygu barındırıyor.
İzleyecekler için şimdiden iyi seyirler. Bir sonraki bloğumda The soloist filminden bahsedeceğim.
NOT: Bu blog için 4 saat uğraştım ve saat 2 de bitti eğer hatalar varsa lütfen kuura bakmayın.
11 Kasım 2015 Çarşamba
The Judge
Türkçesi Yargıç'tır. Başrol oyuncusu Robert Downey jr.(İron Man olarak da bilinir.) (Filimde Hank Palmer'ı oynar) ve Robert Duvall (Filimde Joseph Palmer'ı canlandırır.) 2saat 21 dakikalık bir film. Filmin konusu: The Jude bir 2014 Amerikalı dram filmdir. Hank Palmer parlak bir kariyeri olan, Chicago'da yaşayan bir avukattır. Önemli bir davasının arifesinde, annesinin kaybettiğinin haberini alır. Babasıyla çok uzun zamandır görüşmeyen Hank, aileden iletişimde olduğu tek insanı da kaybetmiştir. Üstelik doğup, büyüdüğü Carlinville kasabasından başka kimseyle de görüşmemiştir. Annesinin cenazesi için geri dönen Hank'ı, burada cenaze töreninden daha fazlası beklemektedir. Pek de sıcak karşılanmadığı kasabadan bir an önce uzaklaşmaya çalışırken kendisini, 42 yıllık yargıç olan babasını savunmak üzere mahkemede bulur...
Not:Filimde biraz müstehcenlik vardır.
Bir sonraki bloğunda Harry Porter ve Melez Prens filminden bahsedeceğim. Izleyecekler için şimdiden iyi seyirler.
David Dobkin'in yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerinde Robert Downey Jr., Robert Duvall ve Vera Farmiga bulunuyor.
Duvall dahil Yargıç Joseph Palmer rolüyle birçok ödül adaylığı Oscar'a, Altın Küre Ödülü, Screen Actors Guild Ödülü ve Uydu Ödülü En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında. Thomas Newman ayrıca alınan Uydu Ödülü için aday En İyi Orijinal Skoru.
https://m.youtube.com/watch?v=ZBvK6ni97W8 bu url youtube deki fragmanı.
Film bence çok güzeldi. Çünkü konusu bir babanın oğluna olan siniri,kızgınlığı anlatılır. Filimde Hank abisini biraz kıskanır. Çünkü abisi (yanlış hatırlamıyorsam) beyzbolda çok başarılıydı. Ve babası hep onunla ilgileniyordu. Birgün abi kardeş ikisi araba kazası yapıyor. Ve Hank'in abisi kazada yeteneklerini kaybediyor. Arabayı Hank kullandığı ve kazayı o yaptığı için babası hep onu suçlar ve oda evden gider. Benim düşüncem babasının en başta onu affetmesi gerektiği yönündeydi. Ama gerçekten güzeldi. Özellikle Hank'in kızının geldiği ve dede torunun mutlu anları, benim en beğendiğim bölüm oldu.
Bir sonraki bloğunda Harry Porter ve Melez Prens filminden bahsedeceğim. Izleyecekler için şimdiden iyi seyirler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)